08 Ağustos 2015

VIZZZZ VIZZZZZ...

Sevgili okurlarım,

    
     Yazıma küçük bir yaşanmışlıkla başlamak istiyorum. Geçtiğimiz ramazan bayramında bayramlaşma münasebetiyle köyümü ziyarete gitmiştim. Büyük heyecanla dedemlerin evinin önüne vardım ancak arabadan inince bazı sesler duydum; vızzzzzz vızzzz.. Kafamı kaldırdığımda ise onu aşkın balarısı kovanları gördüm. Kovanları görür görmez bir hışımla eve girdim ancak eve girmemle kolumda şiddetli sızı hissetmem bir oldu. Kocaman tüylü bir arı koluma yapışmış beni sokmuştu. Hemen iğnesini çıkarıp tedavi niteliğinde sirke sürdük ancak yine de biraz şişmişti. Bayramda kolumdaki şişliği görenler doğal antibiyotik olur diyorlardı. Bende merak edip biraz araştırma yaptım ve arıların inanılmaz mucizeleriyle karşılaştım. Bu yüzden ilk blog yazımı balarılarına armağan etmeye karar kıldım.

20 milyon yıllık serüven..
      

      Balarıları insanları hayrete düşüren ve gizemleri tam olarak anlaşılamayan muhteşem yaratıklardır. Kraliçeye olan bağlılıkları, petek ve bal yapmaları, haberleşme gibi hareketleriyle zeki oldukları aşikar. Peki insanlar için balarılarının önemi nedir diye sorsanız size Albert Einstein’ın bir sözünü hatırlatırım      ‘‘Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanın sadece 4 yıl ömrü kalır. Arılar olmazsa döllenme, bitki, hayvan, insan olmaz.’’  

       Arıların yeryüzündeki mucizesi sandığımızda çok daha fazla.  Bu mucizelerden en önemlisi de hepimizin bildiği gibi bal.. Arıların çiçeklerden topladığı nektar, arıların vücutlarından salgıladıkları bazı enzimlerle işlenmesi sonucu bal üretirler. Nektar şeker, su ve eser miktarda bazı maddeler içeriyor. Peki arıların 1 kg bal için dünyanın çevresini 6 kez dolaştığını söylesem size..  Buradaki emeği ve muazzamlığı görebiliyor musunuz! Bal kesesini doldurabilmek için ise büyük çiçeklerde 27-45 dakika, küçük çiçeklerde 106-150 dakika harcadığını söylesem, üstelik bunu 20 milyonluk uzun bir süredir tekrarlayıp polenlemeyi sağlıyorlar.  Bir dakika durup düşünelim, ya arılar olmasaydı.. Büyük ihtimalle polenleme büyük ölçüde sağlanamayacak ve çiçeklenme olmayacaktı. Çiçeklenme olmayınca dünya yeşil olmayacak ve insanlar nefes alamayacaktı.

     Balarılarının kovanda petek yapıp bal ürettiklerini hepimiz biliriz. Peteklerin temel inşa malzemesi bal mumudur. Balmumunu karınlarındaki salgı bezlerinden üretirler. Salgı bezlerinin birleştiği yerde iki küçük aralık vardır. Balmumu buradan alınarak çeneye kadar götürülür ve burada yoğurularak işlenebilir kıvama getirilir. Balmumu üretimi için sıcaklık (35°C)  çok önemlidir. Bu yüzden üretilirken işçi arılar birbirine kenetlenir, böylece balmumu plastik şeklinde inşa edilebilir hale getirilebilir. Peki petekler neden başka şekilde değil de altıgendir? Yapılan araştırmalara göre en verimli depolama şekli altıgenmiş. Altıgen değil de daire, beşgen veya sekizgen olsaymış depolamada muhakkak boşluk kalacakmış. Kare veya üçgen olsaymış gereken duvar çerçevesi daha fazla olacakmış. Bakın şu işe ki arılar ayrıca müthiş de matematikçilermiş..

      Asla ama asla bozulmayan balın insanlar için faydaları ise saymakla bitmez. Bunlardan sadece bazıları:

v  Antioksidan ve antibakteriyel özelliği ile vücudun direncini artırır, bağışıklık sistemini güçlendirir.

v  Anti-mikrobiyel ve anti-fungal etkisiyle yaraları dezenfekte eder.

v  Düzenli tüketimi hemoglobin düzeyini yükseltir.

v  Kana hızlı karışarak enerji verir.

v  Boğaz ağrısını dindirir.

v  Rahat ve sakin hissettirir. Şayet uyku sorunu yaşıyorsanız süt içerisine bal iyi bir çözümdür.

v  Kötü nefesi engeller. Tarçın ve bal nefes kokularına iyi bir alternatiftir.

v  Kilo vermenize yardımcı olur.

      Birazda hangi balları yememiz gerektiğine değinelim. Hepimiz biliyoruz ki piyasada tonlarca bal alışverişi var. Bunların yüksek miktarı maalesef ki merdiven altı ürünler.. Balın güvenirliğini test etmeden nereden geldiğini bile bilmediğimiz balı tüketmek sağlığımızı büyük ölçüde tehdit eder. Hangi balın gerçek hangi balın sahte olduğunu anlamamızın bazı yöntemlerinden bahsetmek istiyorum. Hakiki balı anlamamızın en önemli yolu buzdolabında şekerlenip şekerlenmemesi gelir. Eğer şekerleniyorsa gerçek baldır. Kaşıkla aldığımızda kesintisiz geliyorsa, soğuk havada kavanozun alt kısımları donma yapıyorsa hakiki baldır. Piyasa da bazı ballara bal tadı verebilmek için şeker, glikoz ve gıda boyası katılır. Peki bu durumda hangi yöntemi izlemeliyiz? Aynı özellikteki iki kaba süzülmüş gerçek bal ile glikozlu balı koyup tarttığımızda hakiki bal her zaman daha ağır basar. Ayrıca sahte balın rengi daha açıktır, hakiki balın kıvamı daha yoğundur. Diğer yanıldığımız konu ise kokularıdır. Hakiki bal asla ama asla kokmaz. Hakiki bal fazla yendiğinde genizde hafif yanma yapar. Balın içerisinde şekerden kaynaklı az miktarda alkol bulunur. Bu yüzden balı kibrit çöpü veya kağıt üzerinde yaktığınızda hafif cızıldayarak yanar. Tüm bu yöntemlerle ballarınızı kıyaslayıp kaliteli bala yakın balı bulma ise biz tüketicilere düşüyor..

Bal döksen yalanır sözüyle yazıma bir nokta koymuş olalım :) Diğer yazılarımda okuyucularımla buluşmak ümidiyle..

Konu ile ilgili film önerim Arı filmi güldürürken eğiten bir animasyon
Konu ile ilgili belgesel 1 ve belgesel 2 eğitici videoları izleyebilirsiniz..      
                                                        Kübra EMEKTAR
             

1 yorum: